Suna, ellili yaşlarında, yalnızlığın ve yoksulluğun pençesinde sıkışmış bir kadındır. Hayatta kalma mücadelesi, onu hiç istemediği bir yola sürükler: Yaşlı, dul Veysel ile evlenmek. Karadeniz'in hırçın dalgalarına karşı koymaya çalışan sakin bir köyde yaşayan Veysel, Suna'ya bir çatı sunar, ancak onun kalbine dokunmaz. Suna, bu evlilikte mutsuz ve huzursuzdur. Veysel'le arasındaki uçurum, onu içkiye ve kaçış yollarına iter. Bir gece gittiği barda yaşadığı acımasız tecavüz, Suna'nın zaten kırılgan olan dünyasını daha da paramparça eder. Tam umutlarını kaybetmişken, tesadüfen tanıştığı bir gazeteci, Suna'nın hayatına ışık olur. Aralarında filizlenen aşk, Suna'ya yaşama sevincini yeniden tattırır. Ancak bu mutluluk da uzun sürmez. Suna'nın aşkı ve evliliği, Karadeniz'in sert kışına yenik düşer gibi, sadece bir kış sezonu sürecektir.